3 DİNİN VE NEHRİN BİRLEŞTİĞİ NOKTA: EDİRNE
Edirne, Türkiye Cumhuriyeti’nin batıya açılan en önemli kentidir.

Ülkemizde gezip gördüğüm  şehirler arasında, Edirne, en çok etkilendiğim  şehirlerden biridir. Ailevi nedenlerden   dolayı son yıllarda sıkça gittiğim bu şehirden bahsedildiğinde   genelde ilk  akla  gelen, Selimiye Camii ve meşhur yemeği tava ciğerdir. Bir çok kez namaz  kılmak  ve  incelemek için gittiğim Selimiye Camii, yapı olarak Mimar Sinan'ın ustalık   eserim   dediği bir yapıt. Öyle bir eser ki, her gittiğinizde farklı bir ayrıntı   farklı bir güzellik görebiliyorsunuz. Bu durumu genel olarak Edirne'ye de atfedebiliriz. Her  gidişimde ne kadar önemli özellikler barındıran bir şehrimiz  olduğunu bir kez daha anlıyorum. Son gidişimde edindiğim bir fırsat, aslında  bildiklerimin de çok az olduğunu kanıtlar nitelikteydi.

            Ailem   aracılığıyla  tanışma fırsatı bulduğum Trakya Üniversitesi Edebiyat FakültesiTarih bölümü Araştırma Görevlisi Dr. Asım KORKMAZ, derin bir sohbet eşliğinde,şehirdeki önemli bazı tarihi yerleri gezip görme fırsatı sundu bizlere. Bu   sohbetin derinliklerini sizlerle de paylaşmak istedim.

Dr. Asım KORKMAZ'a teşekkür eder,bilgisiyle harmanlanmış derlemeyi kendi ağzından okurken,

sizlere keyifli anlardileriz.

 

Dr. Asım Korkmaz, TrakyaÜniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü.

            

 

Edirne, Türkiye Cumhuriyeti’ninbatıya açılan en önemli kentidir. Coğrafi koşullarının elverişliliği nedeniyle erken dönemden itibaren yerleşime başlanılan kent, Roma İmparatoru Hadrianus’un doğu seyahati sırasında şehir statüsüne kavuştu. İmparatora atfen kente Hadrianapolis ismi verildi. Zamanla bu isim, Müslüman Türklerin kenti elegeçirmesiyle Edirne’ye dönüştü. Orta Çağ’da Meriç, Tunca ve Arda nehirlerinin kesiştiği noktaya kent inşa edildi. O dönemden kalma kale surlarının bir bölümünü günümüzde de görebilmek mümkündür. Osmanlıların 1361 yılında elegeçirmesiyle Edirne, tipik Türk-İslam şehrine büründü. Kent, surların dışına taşıp büyüdü. Osmanlıların ikinci başkenti olan Edirne; camiler, köprüler,saraylar, hanlar, hamamlar gibi yapılarla donatıldı. Edirne, Hristiyan bir kent hüviyetinden Müslüman bir kent hüviyetine büründü. İspanya’dan sürülen Yahudiler, Osmanlıların onayıyla bu kente yerleştirildi. Yakın zamana kadar kent, dini hoş görünün etkisiyle üç semavi dinin var olduğu bir alan haline geldi. Osmanlılar açısından Edirne, Doğu ile Batının birleştiği bir nokta oldu. Osmanlılar, Batıya sefer düzenlerken buradan sefer hazırlıklarını yürüttüler.Doğu topraklarını, buradan idare ettiler. Edirne, 14. yüzyıldan 19. yüzyılakadar kozmopolit yapısıyla Osmanlıların en önemli kentlerinden birisiydi. Nüfusu günümüzdekine göre oldukça fazlaydı. Fakat Osmanlıların Balkanlarda yoğun toprak kayıpları neticesinde nüfusu iyice azaldı. 19. yüzyıldan Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna kadar kent sırayla ve belirli aralıklarla Rusların,Bulgarların ve Yunanlıların işgaline ve mezalimine maruz kaldı. O yüzden yüz yıllardır bu kentte yaşayan Müslümanların çoğu, Anadolu’ya ya da güvenlikli bölgelere göç etti. Daha sonra kent, Balkanlardan ayrılmak zorunda kalan Müslümanların göçüne sahne oldu. Edirne ve civar köylere ziyaret edip insanlarla konuştuğunuzda onlar, ailelelerinin birkaç kuşak önce ağırlıklı olarak Yunanistan ve Bulgaristan’dan gelip buraya yerleştiklerini  ifadeederler. Bu nedenle, bu kent bir muhacir kentidir.

Edirne, yüzyılların birikimiyle bünyesinde oldukça önemli tarihi miras ve değerleri barındırmaktadır. Edirne,klasik Osmanlı mimarisinin en nadide camilerine sahiptir. Bu camilerin başındaSelimiye gelmektedir. Mimar Sinan’ın

ustalık eseri olan Selimiye Cami, kentinen önemli anıtsal değeridir. Yine Üç Şerefeli Cami, kentin bir diğer önemli dinî mekânıdır. Bu cami, Osmanlıların yükseliş döneminde revaklı inşa edilenilk camisidir. Eski Cami, içerisindeki sülüs yazılarıyla kubbeleriyle ön planaçıkan ve Fetret Devrinde Yıldırım Bayezid’in üç oğlu tarafından inşa edilenkentin öbür önemli camisidir. Bu üç caminin mimari özellikleri nedeniyle Edirne’de “Selimiye’nin yapısı, ÜçŞerefeli’nin kapısı, Eski Cami’nin yazısı” ifadesi sıklıklakullanılmaktadır. Muradiye, Darül

Hadis, Beylerbeyi kentin diğer kıymetli camileridir. 


Edirne, Türkiye’nin en büyük sinagogunu barındırmaktadır. 20. yüzyılın başlarında Edirne’de çıkan yangındayanan havraların yerine inşa edilen sinagog, Avrupa’nın üçüncü en büyük sinagogudur. Sinagog, II. Abdülhamit’in fermanıyla inşa edilmiştir.

Zamanla Edirne’de Yahudi nüfusunun azalmasıyla kaderine terk edilen ve talana uğrayan sinagog, birkaç yıl önce aslına uygun olarak restore edildi. Tekrardan ibadeteve kültürel faaliyetlere açıldı. Edirne’de şu anda 1 Yahudi yaşamaktadır.Edirne’de ayrıca faal olan iki Bulgar kilisesi bulunmaktadır. 

II. Beyazid Külliyesi, kentin birdiğer önemli turizm mekânıdır. Geniş bir alan üzerine inşa edilen külliye;cami, imaret, mutfak, erzak ambarı, medrese, dârüşşifâ ve hamamdan oluşmaktadır. Günümüzde külliye, Trakya

Üniversitesi’nin himayesindedir.

Sarayiçi, meşhur Kırkpınar güreşlerinin yapıldığı alandır. Bu alan adını klasik dönemde inşa edilen Edirne Sarayından almaktadır.Tunca Nehrinin iki kolu üzerinde yer alan adacığa inşa edilen saray Osmanlıların en önemli saraylarındandır. Günümüze çok az yapısı ulaşan sarayınalanında kazı işlemleri sürmektedir. Sarayın sınırları içinde yer alan Tavuk Ormanı ve IV. Mehmet’in Av Köşkü Edirne’nin en önemli mesire alanlarındandır. Sarayiçi, birkaç yıldır yoğun olmamakla birlikte kış aylarında sellerle sularaltında kalmaktadır.

Karaağaç Mahallesi, Kurtuluş Savaşı esnasında Yunanlıların Anadolu’da yaptıkları mezalime ve yıkıma karşı savaş tazminatı  olarak alınan Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk ve tek toprak parçasıdır. Meriç Nehrini aştıktan sonra kesme taşlardan oluşan yolla gidilen mahalle, kentin enönemli turistik mekânlarından birisidir. Mahallede yer alan Edirne Eski Tren Garı ve Lozan Anıtı, yoğun turist çekmektedir.


Edirne, sadeceyukarıda bahsedilen tarihi ve turistik yerlerle sınırlı değil

dir. Kentte varolan ve açılmayı bekleyen onlarca müze bulunmaktadır. Nehirler üzerinde yeralan tarihi köprüler hâlâ faal bir şekilde kullanılmaktadır. Merkezde yer alan,hanlar, hamamlar, çarşılar ve bedestenler kentin kadim ekonomisini ayakta tutmaktadır. Kenti belirli tepelerine inşa edilen tabyalar, geçmişin acıhatıralarını gelenlere anlatmaktadır. Küçük ama tarih ile coğrafyanın birleştiği Edirne’yi bir gün mutlaka ziyaret etmeyi unutmayın!   

                                                                    

Dr. Asım Korkmaz

Trakya Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü.

Ramazan KIR

Turizm Gündem

Sorumlu Yazı İşleriMüdü

Responsible  Editor

 

 

Bu İçeriğe Tepki Ver (en fazla 3 tepki)

Facebook Yorumları